İslam medeniyeti, altın çağını yakalamanın arifesindeydi. Selçuklular,
İslam dünyasının merkezinde siyasi birliği sağlamış, yeni bir çağa
yürümeye hazırlanıyordu. Mezhep çatışmalarının yerini ilim meclislerinde
yaşanan hararetli fikri tartışmalar süslüyor, stratejik vilayetlere
medreseler kuruluyor, sürgün edilen âlimlerin itibarları iade ediliyor,
ilme ve ilim adamlarına üst düzeyde önem veriliyordu.
Devlet
teşkilatında yapılan köklü değişikler ve ayrılıkçı Fatımilerle anlaşarak
devleti içten çökertmeye yeltenen Haşhaşilere karşı yapılan sistemli
mücadeleler Selçukluları, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresini
gerçekleştirmenin eşiğine getirmişti. Medreselerin meyvelerini verip
topluma ışık saçmaya başladığı demlerde bu mefkûre, kutlu şafağına doğru
gün sayıyordu.